emel benliHaber Editörü
Görüntülenme : 1821
Geçmiş olsun Türkiye'm…
Yeryüzünün misafirleri bizler, ellerimizle yıkıp döktük her yeri. Bir gün öleceğini bilen tek varlık olmamıza rağmen; kırmaya, yok etmeye devam ettik. Torunlarımızdan devraldığımız bu Dünya’yı…
Fıtrata aykırı davrandık, şehirlerimizi doğru yerlere yapmadık. Deprem öldürmez, çalınan malzeme öldürür; bunu hep atladık. Evrenin mesajına bile kulak vermedik. Deprem dile gelseydi, derdi ki; “İnsan sen ne acayip bir varlıksın? Ben doğal bir olayım ve varım. Artık benim geleceğimi de aşağı yukarı biliyorsun. Ben olmazsam şu yeryüzü patlardı. Ben düdüklü tencerenin düdüğüyüm. Yani benim bir dinamiğim var, tıpkı senin ki gibi…” Aslında yüzyıllar önce toprak ana uyardı tüm insanlığı…
Biz ne yaptık, yer kürenin fıtratını ciddiye almadık. 11 şehri toprağa gömdük. Geride kalanları da ziyan ettik. Değil midir, en iyi becerdiğimiz iş…
Tarih kitaplarına geçen yüz yılın felaketin de, toprağa gömdüklerimizle birlikte; başka nelerimizi gömdük?
Ahlakımızı, İmanımızı, hukuka olan saygımızı; bilime olan inancımızı gömdük. Demokrasi dersen, o da gitti. Adaletin depremini zaten yıllar önce yaşamıştık. Akıl ve vicdan da, 11 şehirle birlikte göçük altında kaldı.
Ve biz, biz; sınıfta kaldık…
Ne yazık ki, bizi misafir eden Allah’ın evinde yani Dünya’da, bir birimizle didişip; gözlerimizi, gönüllerimizi kör ettik. Senden özür diliyoruz Dünya… Seni yok ettiğimiz için. Değerlerimizi yok ettiğimiz için. Değerlerimizi bize hatırlatan; Mevlana’yı, Yunus’u unuttuğumuz için.
“Yaradılanı sev, Yaradan’dan ötrü;” diyen Yunus’u kaç kez andık.
“Dili, dini, rengi ne olursa olsun iyiler iyidir;” diyen Hacı Bektaş-ı Veli’yi.
“Ne mutlu eğri zamanda, doğru yerde durabilene” diyen Pir Sultan Abdal’ı…
“Beni hor görme gardaşım, sen altınsın, ben tunç muyum” diyen Veyseli…
“Bütün aşklar yücedir, insanın insanı sevmesi” diyen Mahsuni’yi kaç kez hatırladık.
“Sana düşman bana düşman, düşünen insana düşman, vatan ki bu insanların evidir, sevgilim onlar vatana düşman” diyen Nazımı…
“Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa, şimdi en güzel şiir barıştır” diyen Yaşar Kemali...
“Ne olursan ol, gel” diyen Mevlana’yı…
Ya Neşet Ertaş’a kulak verdik mi hiç; “Kötü insanların türküleri olmaz” diyen üstadı anlayabildik mi?
Anlasaydık zaten; sadece fiziki depremi yaşardık. Fiziki depremi onarmanız, o yıkılan şehirleri yerine dikmeniz kolay, ya manevi depremin yaralarını nasıl sararız. İşte zor olan bu… Biz kendimizi kaybettik, bu günümüzü, yarınımızı…
Bu kadim topraklar biz istersek yeniden yeşerir. Türkülerimizi yeniden yazıp, yeniden söyleyebiliriz. O halde duysun Dünya… Gün aysın üstümüze…
Geçmiş olsun Türkiyem…










